Geçmiş Sergiler

Kaosun Eşiği

17 Eylül 2022 - 27 Ağustos 2023

GEÇİCİ SERGİ
KÜRATÖR: JULIA KAGANSKIY



UVA, Evreler, 2022.
158 x 36 x 32 cm (5 parça). Alüminyum, çelik, özel yapım elektronik aksam, kod.
Ses, Dave Meckin iş birliğiyle. Borusan Contemporary’nin siparişiyle.


UVA: Kaosun Eşiği

Matt Clark tarafından kurulan Londra merkezli kolektif United Visual Artists (UVA), yaklaşık yirmi yıldır algının ve bilişselliğin doğasını araştırarak bizleri deneyimin evrenselliği ve sübjektifliği üzerine düşünmeye davet ediyor. UVA’nın neyin gerçek olduğuna dair algımızı değiştiren ve geliştiren değişik enstrümanlar yaratmak için yeni teknolojileri bünyesine katan yapıtları, heykel, performans ve mekâna özgü yerleştirmeler gibi çeşitli ifade araçlarını kapsar. Bu eserlerde ışık ve ses fiziksel materyallere dönüşür, mimari mekânlar yeniden şekil verilebilir hale gelir ve akışkanlaşır; zaman hızlanıp yavaşlar, belirsizlik içinde asılı kalmış gibi görünür. UVA’nın çalışmaları, bilinmeyen ve bilinemez olanla ilgili merakımızı uyandıran, şaşırtan ya da keyif veren şekillerde duyu organlarımızı tetikler.

Form ve hareketin iç içe geçtiği performanslar olarak açımlanan Kaosun Eşiği’ndeki işler, bizleri kozmikten dünyeviye doğru bir yolculuğa çıkarır. Astronomi, kuramsal fizik, doğa olayları, sayısal kültür ve insan psikolojisi gibi çeşitli konuları baştan başa kateden UVA, insanın bilişsel kapasitesinin yapay zekâ yoluyla git gide artırıldığı bir çağda, bilgi ve anlam üretiminin sınırlarını araştırır. Dünyayı tanıma ve dünyanın içindeki yerimizi anlama arzusu zamansız bir arayıştır. Enformasyon ve dezenformasyon sağanağı içinde yüzen dünyamız git gide karmaşıklaşırken, kaostan düzenin nasıl yaratılacağı ve veriden nasıl anlam üretileceği soruları hiç bu kadar yerinde olmamıştı. Bütün bunlara teknolojinin öznel gerçeklik deneyimlerimize nasıl arabuluculuk ettiği ve bu deneyimleri nasıl etkilediğiyle ilgili sorular da eklenebilir.                       

İnsanlık, varlığın gizemini çözmek, rastgele görünen ve kontrolümüz dışında gelişen kaotik olaylardan anlam çıkarmak için binlerce yıl boyunca etrafındaki dünyayı inceledi. 30.000 yıldan eskiye tarihlenen antik uygarlıklar, yağmuru, kuraklık dönemlerini, mevsimleri ve denizdeki gelgitleri öngörebilmek için gök cisimlerinin hareketlerini haritalandırdılar. Ortaya koydukları modeller astronominin, bilimin, matematiğin ve mitolojinin yanı sıra sayısız inanç sisteminin de temellerini oluşturdu. Serginin ikinci katında bulunan ve izleyicileri içine çeken yerleştirmeler (Evreler ve Ufuk Noktası 3:1 #3) evrendeki bu düzen mefhumunu araştırıyor.

Evreler özel yapım bir kinetik heykel seti aracılığıyla, frekanslar ve kozmik ölçekte ortaya çıkan eşzamanlılıkların uyum algımızla nasıl ilişkilendiklerinin izini sürer. Gezegenlerin hareketleri ve birbirleriyle olan ilişkilerinden ilham alan yapıt, yerçekimi gibi görünmez kuvvetleri fizikselleştirirken, bu kuvvetler bozulduğunda ortaya çıkan gerilimi incelemektedir. Ufuk Noktası 3:1 #3 göksel olandan yeryüzüyle ilgili olana doğru ilerlerken izleyicileri algıya dair kendiliğinden bir tefekküre sevk ederek ölçeklerin ritmi, biçimin uyumu ve renklerin karşılıklı etkileşimleriyle oynar. Her bir çizginin, şeklin ve rengin bu üretken, görsel ve işitsel senfoninin inşasında payı vardır. Kurallara dayalı bir sistem, temel öğeleri yeni soyut oluşumlarda ve harmonik sekanslarda sonsuza dek, tekrar tekrar birleştirir. Sonuçta insan ve makinenin iş birliğiyle üretilen yeni kompozisyonlar ortaya çıkar. Renk frekansları kendileriyle uyumlu seslerle ifade edildiğinden ışık da bir araca dönüşür. Bauhaus tasarım ilkelerini onaylarcasına, basit geometrik şekiller ileri geri hareket ederek zaman zaman bir derinlik algısı yaratırlar. Bunun yanında ortaya çıkan uzamsal konfigürasyonlar neredeyse katı bir maddeymiş gibi görünürler ancak nihayetinde durağanlıklarını terk ederek titreşmeye, sallanmaya ve çözülmeye başlarlar.     

Çevremizdeki bilgi örüntülerini algılama, analiz etme, düzenleme ve nakletme yeteneği, insan zekâsının belirleyici karakterleridir. Bunlar, aynı zamanda insan zekâsı üzerinden şekillendirilen makine zekâsının da tanımlayıcı nitelikleridir. UVA’nın çoğu zaman özel bilgisayar yazılımlarını ve programlarla kontrol edilen kinetik heykelleri işlerine dahil eden multimedya pratiği içinde, insan ve makine arasındaki dinamik etkileşim, yaratıcı potansiyelini yaymaya başlar. Ancak makine zekâsı, her ne kadar örüntüleri tanıma kapasitesi konusunda bize rakip olsa da anlam türetme ve gürültünün içinde bir işaret bulma becerisi hala insan yorumunu gerektiriyor. Serginin dördüncü kattaki üç iş serisi, bilişselliğin, kavrayışın ve yaratıcılığın doğasının hızla otomatikleşen bir dünyada nasıl dönüştüğünü araştırıyor.       

Etimolojiler, bilinçaltı ile ilgilenmiş iki çığır açıcı psikanalist olan Freud ve Jung’un metinlerinden yararlanarak, bu metinleri algoritmik olarak yeniden sıralayıp birleştirmek suretiyle, yine bu metinlerle ilişkili şiirsel kompozisyonlar üretir. Şimdiki Zaman Şoku izleyiciyi dünyayla ilgili gerçek zamanlı bilgiler sunan veri sayaçlarıyla karşı karşıya bırakır.  Bu sayaçlar, hem yaşamımızı değiştiren global olaylardan gündelik yaşama dair önemsiz bilgilere kadar geniş bir skalada uzanan verileri gösterir hem de Bilgi Çağı’nda verinin miktarı ve hızının sınırlı bilişsel mekanizmamıza nasıl yeni zorluklar çıkardığının altını çizerler. Akış Resimleri serginin son odasında bir soluklanma ve tefekkür anı sunar. Mavi baskı fotoğrafın erken dönemlerini veya soyut dışavurumcu resimleri anımsatan monokrom tuvaller “kendi kendilerini boyuyor” gibidirler. Yapıtlar, görünmez bir el tarafından resmedilmiş gibi duran yeni doku formları ve konfigürasyonlarla zaman içinde değişerek ve güçlükle algılanabilecek şekilde evrilerek sürekli bir oluş halinde kalırlar. Değişimler, tam bir farkındalık gösterilmediğinde zar zor sezilebilen bir ilerleme hızında gerçekleşir. Gözlerinizi tuvallerden ayırıp sonra tekrar baktığınızda, kompozisyonun nispeten farklı olduğunu görürsünüz. Bu işler, modern dünyanın aşırı hızlı ritmine neredeyse taban tabana zıt görünen aktif bir burada olma haline ve odaklanmaya davet ederler. Bu odaklanma hali, sayısız sanatçı ve bilim insanının sabırlı gözlem yoluyla aradıkları içgörünün nadir incisiyle ödüllendirecektir bizleri. Bu “nadir inci”, kaosun eşiğinde ortaya çıkan gizemli içsel örgütlenmenin ve düzenin bir anlık görüntüsüdür.

Sergi broşürü için lütfen tıklayın.

Basın bülteni için lütfen tıklayın.

Sayfayı Paylaş