212 Fotoğraf Festivali’nde Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan bir seçki
KÜRATÖR: ALİ TAPTIK
1990’lı yıllarda ilk adımları atılmış olan Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, başlangıçta Modern ve Çağdaş Türk Sanatı üzerine yoğunlaştı. 2000’li yıllarda uluslararası sanatın Donald Judd, Sol LeWitt, Jim Dine gibi önemli temsilcilerinin işlerinin koleksiyona katılmasıyla başlayan kabuk değişimi, 2011 yılında hafta sonu halka açık bir sanat merkezi olan Borusan Contemporary’nin kurulmasıyla yeni medya sanatlarına doğru yöneldi.
Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndaki fotoğraf temelli işler, çoğunlukla mimari ve peyzaja odaklanan anıtsal ve büyük format işleri barındırıyor. Belgeleyici veya anlatıcı tavırlardan ziyade yeni mecralara yönelmiş, teknoloji ve sanat ilişkisine odaklanan koleksiyonun üç farklı odağı olduğu söylenebilir: bir mecra olarak fotoğrafı kavramsal olarak ele alan çalışmalar, doğal oluşumların nadir örneklerine bakan işler ve mimarlığın önemli ürünleri ve peyzajı eleştirel bir bakışla belgeleyen çalışmalar. Sergideki işler, görkemli baskılarla, doğal ve coğrafi oluşumların sınırlarına dokunduğu gibi, görkemli ve yer yer de ürkütücü yapıları ve kentleri detaylı ama bir o kadar da mesafeli bakışlarla belgeleyen sanatçılara ait.
Serginin girişinde yer alan Olaf Otto Becker’in Grönland’daki buzulları ele alan çalışması “Illulissat 13, 07/2015, 69 12' 12" N, 51 14' 30”” (2015), hem fotografik belgeleme hem de zorlu bir yolculuk gerektirmiş olduğundan dolayı, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndaki diğer fotoğraf çalışmaların ortak özelliklerden olan sınırları zorlama durumunun iyi bir örneği. Peyzaj, çevre ve bunların insanla ilişkileri üzerine çalışan Becker’in ilgisinin manzaranın görsel albenisinden çok daha ötede olduğunu belirtmek gerekir. Simetrik bir alanda sergilenen Boomoon ise görsel olarak benzer olsa da peyzajın uyandırdığı duygulara odaklanan bir fotoğrafçı.
“Step-well #2” ve “Shipbreaking #2” işleriyle Edward Burtynsky de bu seçkideki birçok fotoğrafçı gibi peyzaj fotoğrafları, üretim kavramını ele alışı ve bu konuların tasvir üzerindeki etkisi ile ön plana çıkıyor. Üretim peyzajlarının üretilmiş doğası, bu mekanların özneleriyle birlikte görüntülenmesi ve belgeselci tavrı Burtynsky’i benzer konulara daha biçimsel yaklaşan Düsseldorf Okulu’ndan ayrıştırıyor. Karşısında Kuzey Avrupa’dan kütüphane fotoğrafları ile yer alan Reinhard Görner de benzer mesafeli bakışı görkemli bilgi mekanlarına doğrultuyor.
Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, ilgi odağı nedeniyle Düsseldorf Okulu’ndan birçok fotoğrafçının işlerine ev sahipliği yapıyor. Ruff, Gurksy, Höfer gibi isimlere göre daha sessiz olarak görülebilecek Axel Hütte’nin ormanlık bir alandaki yansımalardan oluşan serisinden iki çalışma, sanatçının insansız mekân temsilleri ile betimlediği doğanın geometrik ve yapısal düzenlerine iyi bir örnek. Türkiye’de geçmişte birçok sergisi ile tanınan Michael Wolf’un Şangay, Hong Kong gibi kentlerde ürettiği “Yoğunluğun Mimarisi” serisinden çalışmaların karşısında Hütte’nin işlerini sunarak izleyiciyi bu iki önemli fotoğrafçının biçimsel yaklaşımlarını karşılaştırmaya davet ettik.
Zeynep Beler ise Beyoğlu gecelerini aydınlatan avize dükkanlarını belgelediği “Doğru Aydınlatma” serisi ile 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca gözden düşmüş, günümüzde eski ihtişamını kazanmaya çalışan Bankalar Caddesi’ne bakıyor. Ed Ruscha-vari panoramik bir dizilimle bir caddenin tamamının gece büründüğü gülünç yoğunluğa bakarken, aydınlığın gölgede bıraktıklarını görmemizi sağlıyor.
Berlin’de yaşayan Fin fotoğrafçı Ola Kolehmainen ise mimarinin fotografik temsilinde bakış açısını genişleten çoklu perspektifleri ya da mimariyi soyut geometrik düzenlere indirgeyecek ekstrem dar açılı çalışmaları ile tanınıyor. Kendisine ayrılmış odada, İstanbul’da Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun davetiyle gerçekleştirdiği çalışmalarından, Kariye Müzesi’ni gösteren büyük boyutlu işini yine kendisinin dışavurumcu bir fotoğrafı karşılıyor. “Manevi İnziva Evi” (2012), önemli mimar, tasarımcı ve küratör Emilio Ambasz’ın İspanya’daki 1975 tarihli deneysel yapısı Cordoba Evi’nin merdivenlerini gösteriyor.
Akaretler’deki odalardan biri de Amerikalı Lawrence Beck’e ayrıldı. Botanik fotoğrafçısı olarak da tanımlanan Beck, çalışmalarında farklı tarihsel dönemlerden mimari yapılar ile bitkilerin ilişkisini ele alıyor. Adeta geleceğin yansıması hissini veren fotoğraflarında ağaçlar tarafından sarmalanmış tarihi yapıların zamansız ihtişamı, izleyicileri zaman ve insanın yeryüzündeki geçiciliği üzerine düşündürüyor.
Birçok farklı küratöryel yaklaşımla ele alınabilecek Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu burada peyzaja ve doğanın biçimlerine anıtsallaşması bağlamında yapılan bir seçki ile gösteriliyor.
Ali Taptık
Küratör
Basın bülteni için lütfen tıklayın.
Reinhard Görner, Salle Labrouste III, Kütüphane, Paris, 2018.
Sanatçının izniyle.