Yapıt Okumaları Dizisi, mevcut sanat eleştirisinde ve kendi yazma pratiğimde gözlemlediğim bir eksiklikten doğdu: Sergi eleştirileri, röportajlar ve monografik sanatçı okumaları yapılsa da, tek bir yapıta odaklanarak onu analiz etmek, yorumlamak, yani bir yapıt okuması yapmak daha az rastladığımız bir eleştiri biçimi.
Yapıt Okumaları Dizisi’nde, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan yapıtlardan, merak ettiğim, peşine takılmak ve de üzerine düşünmek istediğim yapıtlara tekil olarak odaklanıyor ve bu yapıtlar üzerine metinler üretmeyi hedefliyorum. Bu metinlerden beklentim, yeni ve deneysel olmaları, yapıtı donatmaktan ziyade yapıta taze bir bakış açısı getirmeleri ve hem beni hem de okuru daha önce uğramadığımız yerlere götürmeleri.
—Nergis Abıyeva
Bengü Karaduman’ın Sistemdeki Masum Hata adlı çalışması, uzun zamandır ilgimi çekiyordu; bir süredir de aklımdan çıkmaz oldu. Her gün sayısız kadının öldürüldüğü, sürekli şiddet haberlerine maruz kaldığımız, hiç bitmeyen “bugünler”de 1 zaman zaman hissettiğim göğüs sıkışmasıyla Karaduman’ın işi arasında organik bir ilişki kuruyorum.
Sistemdeki Masum Hata, mecrası fotoğraf olan bir çalışma. Sanatçının profilden çekilmiş fotoğrafının, bulunduğu düzlemin merkezinde olduğunu görüyoruz. Karaduman kalın bir halatı çekiyor gibi gözüküyor, sırtındaysa onu çeken ya da bağlı olduğu 12 ip var. Sistemdeki Masum Hata, manipüle edilmiş bir fotoğraf mı ya da fotoğrafın tam olarak hangi kısımları kurgulanmış emin değilim. Çalışmaya bakarken destekleyici bir bilgiye sahip olmadan gerçekliğinden emin olduğum tek şey, espasın merkezindeki kadının, sanatçının kendisi olduğu.
Bengü Karaduman, Sistemdeki Masum Hata, 2010.
56 x 120 cm, kromojenik baskı, pleksiglas.
Sanatçının üstünde elleri, ayakları ve yüzü dışında tüm vücudunu kaplayan, rahat bir akrobat kostümüne benzeyen, siyah saçlarıyla uyumlu bir kıyafet var. Sanatçı belirsiz bir mekânda duruyor, bu mekân aynı anda hem her yer, hem de hiçbir yer olabilir. Havada mı, yoksa karada mı belli değil. Sanatçı, katladığı bacaklarını aşağıya doğru düz bir şekilde açarsa, içinde olduğu yüzeye sığmayacak. Sistemdeki Masum Hata, ilk gördüğüm andan beri bana sıkışma hissi veriyor; klostrofobimi tetikliyor.
İzleyiciye sanatçının yaşadığı sıkışıklık hissinin geçmesi, aklıma Griselda Pollock’un meşhur Modernlik ve Kadınlığın Mekânları 2 makalesini getirdi. Pollock, Mary Cassatt ve Berthe Morisot gibi empresyonizmin sanatçı kadınlarının resimlerindeki mekânı kategorize etmişti: yemek odaları, çalışma odaları, yatak odaları, balkonlar, verandalar, özel bahçeler gibi. Erkek meslektaşlarının kafe, bar ve sokaklarda yaptığı resimlerin aksine bu mekânlar domestik ve özel mekânlardı. Pollock, bu mekânların 19. yüzyıl burjuva toplumunda toplumsal cinsiyete dair ideolojik ve sosyal bazı verilerle ilişkisini spekülatif bir şekilde tartışmaya açıyordu. Bu yazı özelinde önemli olan, Pollock’un Morisot ve Cassat’ın resimlerinde bir tür sıkışıklık ve yakınlığın yaratılmış olduğunu saptamasıydı. Pollock, resim düzleminin izleyiciyi sanatçının çalışma alanına konumlandıracak bir şekilde düzenlendiğini, böylece sanatçının halet-i ruhiyesinin izleyiciye geçtiğini belirtiyordu. Karaduman’ın Sistemdeki Masum Hata’sıysa hacimsel olarak bir sıkışıklık ve klostrofobi yaratıyor. Karaduman’ın tutunmaya çalıştığı halatla arkasından onu tutmaya çalışan iplerin yarattığı gerginlik, sıkışıklığın bir başka nedeni olarak duyumsanıyor.
Peki Karaduman, bir akrobat giysisi giyerek sanatçı olarak oyuncu bir role mi bürünüyor? Merve Ünsal, Karaduman’ın oyuncu olma rolünü kendine atayarak rol almanın ne demek olduğunu sorguladığını belirtmişti: “Bu, toplum tarafından verilen belli bir rol yüzünden kapana kısılmış gibi hissetme hali, bir geçiş ayini, varoluşsal bir an ya da sanatsal üretimin üzerine düşünen, öz düşünümsel bir jest olabilir.” 3 Ünsal’ın sanatçılık üzerinden yaptığı bu okumaya bir perspektif daha ekleyerek sanatçı kadın 4 olmanın üstünde durmak istiyorum.Çünkü Sistemdeki Masum Hata zihnimde ard arda pek çok soruya yol açıyor: Günümüzde sanatçı kadın olmak ne demek? 19. yüzyıldaki Empresyonist sanatçı kadınların ya da 20. yüzyılın modernist sanatçı kadınlarının yaşadığı zorlukları, onlara atfedilen toplumsal cinsiyet rollerini tartışıyorken, bugünün Türkiye’sinde yaşayan ve üreten güncel sanatçı kadınların maruz kaldığı durumları konuşabiliyor muyuz? Ayrımcılık ve ayrıcalıkların izini mi sürüyoruz yoksa onları meşrulaştırmaya mı meyilliyiz?
Üniversitelerde sanat eğitimi alan öğrencilerin ağırlıklı olarak kadın olduğunu kolaylıkla saptıyorken, bu sanatçı adaylarının ilerleyen yıllarda erkek meslektaşlarının karşısında yaşadığı dezavantajların farkında mıyız? Kurumlarda açılan sergiler, cinsiyet perspektifinden incelendiğinde elde nasıl bir veri var? 5 Linda Nöchlin’in 1971 yılında sorduğu “Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” sorusundan bugüne ne değişti? Yoksa tüm bunları konuşabilmek için üstünden en az bir yüzyıl geçmesini mi bekliyoruz? Sanata ve hayata yalnızca cinsiyet perspektifinden bakmayı önermiyorum ancak, Ursula K. Le Guin’in gerçeğin gücünü istatistiklerden de aldığını önerdiğini 6 hatırlatmak istiyorum. 7
Benim cevaplarım, sistem, masum ve hata kelimelerinden oluşan sonsuz durum ve söyleme işaret ediyor. Sistemdeki Masum Hata, kendi alanından ve varoluşundan taşıp zihnime dolarken, yapıtla ruh halim arasında geçişler, diyaloglar ve soru cevaplar sonsuza kadar sürecek gibi gözüküyor.
2 Griselde Pollock, Modernity and the Spaces of Femininity, 1988, https://msu.edu/course/ha/446/griseldapollock.pdf, son erişim tarihi: 15.08.2020
3 Merve Ünsal, Bengü Karaduman’ın Sistemdeki Masum Hata’sı Üzerine, 20 Aralık 2019, https://www.borusancontemporary.com/tr/blog-sistemdeki-masum-hata-uzerine_908
4 “Kadın sanatçı” demek yerine kadınlığı değil sanatçılığı başa alarak “sanatçı kadın” demeyi tercih ediyorum. Bu kullanımı ilk kez Canan Beykal’ın bir yazısında görmüştüm. Daha sonra bu konuyu konuştuğum sanatçı arkadaşım Züleyha Altıntaş, Muhibbe Darga’nın da Yunan Hellen Uygarlığında Kadın kitabında “sanatçı kadın, ressam kadın, hekim kadın” şeklinde yazdığından haberdar etti.
5 Bu noktada ATILKUNST’un 2011’de İstanbul Modern’deki Hayal ve Hakikat sergisi’ne yaptıkları Modernleşmiş Sesli Hizmetler Yan Sanayi-i adlı çalışma geliyor. Atılkunst (Gülçin Aksoy, Gözde İlkin, Yasemin Nur) müzenin kalıcı koleksiyonunu gezip bu koleksiyonun sesli rehberini dinlediğinde, koleksiyonda yer alan sanatçı kadınlardan birinin dahi, sesli rehberde yer almadığını fark ederek bu çalışmayı gerçekleştirmişlerdi. Çalışma şuradan dinlenebilir: https://soundcloud.com/at-lkunst
6 Ursula K. Le Guin, Zihinde Bir Dalga kitabında toplumsal cinsiyet istatistiklerinden bahsediyor.
7 Türkiye’de 2012-2015 yılları arasında 28 kurum özelinde (müze ve galeri) kadınların katılımını irdeleyen bir çalışma için bkz: Rumeysa Kiger, Görsel sanatlar sektöründe kadının işgücüne katılımı: İstanbul örneği 2012-2015, Bilgi Üniversitesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
YAZAR HAKKINDA
Nergis Abıyeva (1991) İstanbul’da yaşayan sanat tarihçisi, sanat eleştirmeni, küratör. İTÜ Sanat Tarihi programında doktora yapan Abıyeva, 2014 yılında “Dadaizm’in Sürrealizm Üzerindeki İzleri adlı” lisans teziyle MSGSÜ Sanat Tarihi Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu, lisans eğitimi sırasında Brera Akademi’de öğrenim gördü. MSGSÜ Batı Sanatı ve Çağdaş Sanat yüksek lisans programından “Tiraje Dikmen’in Sanatı ve Hayatı” başlıklı teziyle mezun oldu. 1950’lerde Paris’e giden ressamlar bağlamında Tiraje Dikmen konulu araştırmasıyla 2017 yılında SALT Araştırma Fonu’nu kazandı. 2015-2017 yılları arasında Maçka Sanat Galerisi’nin 40. Yıl Projeleri için arşiv sorumlusu olarak çalıştı ve arşiv sergilerinin düzenlenmesine katkıda bulundu. Görünmeyene Bakmak kitabının editör yardımcılığını üstlendi. 2017-2019 yılları arasında İstanbul merkezli özel bir koleksiyonda görev aldı. Nisan 2019-Aralık 2020 tarihleri arasında ARTER’de araştırmacı olarak çalıştı.
Abıyeva’nın makaleleri 2015 yılından itibaren Sanat Dünyamız, Varlık, PRŌTOCOLLUM, Genç Sanat Dergisi, Istanbul Art News, Birikim, Argonotlar gibi süreli yayınlarda yayımlandı. Küratörlüğünü yaptığı sergiler arasında, Kendiliğinden/Per se (Bilsart, 2020); Olağanüstü denklikler, ince benzerlikler (Mixer, 2021) yer almaktadır. Abıyeva, 2017 yılından itibaren AICA (Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği) Türkiye üyesidir ve 2019 itibariyle modern ve çağdaş sanat üzerine seminer programları ve bağımsız dersler yürütmektedir.