Blog

İnsan Doğasına Aykırı, İnsan Malı Soru İşaretleri

10 Ocak 2024 Çrş

Evrim Altuğ’un “Mat Collishaw: Aritmi” sergisi üzerine hazırladığı kapsamlı analiz yayında!

EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com

Sanatın kendine ilham kaynağı olarak doğum ve ölümü alması, kavramların kendileri kadar eski olmalı. Doğanın, çoğu yerde tanrının mirası olarak bilim ve sanat insanlarınca incelenmesi, tabir edilmesi, kendisinden hareketle bambaşka ruhani ve akli mertebelere varılması da... Bu perspektifle baktığımızda, Borusan Contemporary’de izlenen Mat Collishaw sergisi Aritmi için de aynı söylenebilir.

Dijital sanatın el ve göz işçiliği ile seviştiği Aritmi, İstanbul’a uğrayan sergiler arasında Boğaziçi’ndeki sonsuz yaşamsal akıntıyı en yoğun seviyede metaforize edenlerden, post-modernin adını yeniden koymakla yetinmeden “şimdiden klasikleşenlerden”.

Sanatçı, eserlerine ilham kaynağı olarak sualtı ve su üstü canlılarının distopik kurgularını tercih ederken, bu yolda Rönesans imzası Albrecht Dürer ile Darwinizmin neferi, Alman hekim, zoolog, ressam, evrimci, filozof ve sanatçı Ernst Haeckel’ı kesiştiriyor. Collishaw’un girişteki Mahşerin Dört Atlısı isimli, 1497-98 tarihli Dürer illüstrasyonu ve Haeckel melezi yapay zekâ çıkışlı gravür serisi, “psikedelik” etkiler barındırıyor. Bu seride izlediğiniz aşırı detaycı mikrobiyolojik bitki örtüsünde, kimi detayın yavruağzı “teni” sizi sarsar iken, belli bir hız ve yoğunlukla önünden geçtiğiniz imgelerdeki detay bonkörlüğü kayıtlara bilahare geçiyor. Collishaw, 18 ve 19’uncu yüzyıllarda Dünya gezegenini keşfe çıkarken, yanlarına kalem, kâğıt, büyüteç ve detaylar için ince uç adına bıçak almayı unutmamış, aralarında Da Vinci veya Darwin’in de yer aldıkları bu ilk “Dünya Yurttaşları”nın doğaya yönelik kayıt ile uyumla dönüşüm titizlikleri karşısında mevzuya güncel sanat üretim aygıtlarıyla eğilmeyi bir kültürel kimlik olarak benimsiyor. Mat Collishaw, aynı ibretlik emektarlığı 254 x 357 cm. boyutundaki karakalem soyut-dışavurumcu kompozisyonu Pandora’da da tekrarlıyor.

Mat Collishaw, “Pandora”, 2023.

Sanatçının “Bir şeye kaygı, aynı anda da saygıyla nasıl bakılır?” dedirten üretim tarzı, yarının farkındalığı, bugünün sorumluluğu, geçmişin değerini hepimize tekrar düşündürecek doğurgan soru işaretleri üretiyor. Zaten Mat, 2006’da Alfonso Cuaron’un P. D. James kitabı uyarlamasını, Son Umut’u (1992), çağrıştırır yok oluş sekanslarıyla (Aritmi, 4. kat, Sonuna Dek, 2023) hayli karamsar bir sergi sunduğu izlenimini veriyor. Ancak Collishaw’un eserlerine gösterdiği titizlik, sergi alanındaki koyu atmosferi teneffüs eden izleyeni tüm mucizevi detaylarıyla ayıltıyor.

Karanlıkta duyuları kışkırtan bu desenlere can veren, yol kenarındaki bitkileri baş tacı eden sanatçı, hem klasik resme iade-i itibarda bulunmuş hem de günümüz ekolojik gündem maddelerini ajandasına çoktandır aldığını bize bu titizliği ile kanıtlamış oluyor. “Güzel” olandaki doğal ve yapay eşiği arasında izleyiciyle sessiz bir münakaşa başlatan Collishaw, eserlerini inşa ederken, teknoloji, tarih, uygarlık ve flora ile faunayı harmanladığı, bilimsel argümanları olan kaçınılmaz efektler ortaya koyuyor.

Zaten bu duyarlılık gösterilerinin “finalini” sergisindeki optik yetenekli Çınlayan Sirenler yerleştirmesi ile yapan sanatçı, eserinde Türkiye sahillerinde sayıca artış gösterirken mevcut ekolojik dengeyi sarsan deniz analarına göndermede bulunuyor ve ekolojide yaşam tehdidi içinde bulunan zeki ahtapotlar ile nadir bilumum türdeşi selamlıyor. Sanatın aynı anda hem bir gösteri hem de bir beyan enstrümanı olarak kullanılmasında aksaksız bir mesuliyet gösteren Collishaw, izleyiciyi üzerinde titizlikte çalıştığı teknolojik hünerle kendine yaklaştırırken, onları doğaya yabancılaştırmamak adına her türlü güzellemeden kaçınmıyor. Borusan Contemporary’ye 18 Ağustos’a kadar misafir Hasekiküpesi ve Fısıldayan Çalılar gibi çalışmalarında bu titizliğine hayranlıkla boyun eğdiğimiz, bizi doğanın özüne karşı özendiren tavrıyla Collishaw, eserleri için Rönesans figürü Albrecht Dürer’in 1503 tarihli Büyük Çimen Öbeği’nden yola çıkıyor.

Mat Collishaw, “Başka Bir Değişik Huy”, Melez Gücü, 2023.

Tıpkı, kariyerindeki 2023 tarihli yanan devasa bir süsen/iris çiçeğini Daniel’in Kitabı, üçüncü bölüme dair koro eşliğinde betimlediği Alev yerleştirmesi ve bunun videosu Eidolon’da gördüğümüz üzere, sanatçı kendini en “yalın” olanın, en derin ifadesine adarken bunun için rengi, boyutu, detayı azaltmayan özgün bir çalışkanlık sınavı veriyor. Sanatçının izleği bununla da kalmayarak, ölüm ve yaşam arasındaki tansiyon kariyerindeki Yanan Kelebekler (2013) veya Yanan Çiçekler (2014) serilerinde de izlenebiliyor.

Collishaw ayrıca portfolyosunda dikkatimizi çektiği gibi, İnfaz Öncesi Son Yemek (2011)serisinde de sanat tarihine selam duran karşı-otoportrelerini kariyerinde tekrar ediyor. Bu parantezlerin açtığı sergideki yapıtlar, doğa ve ölü doğa arasındaki çizgiyi daha da şeffaflaştırarak asıl sürprizin bugünün bakışında yattığını delillendiriyor. Bir imgeye hangi süreyle, odakta bakılması gerektiğine dair özgün önermeleri bitiştiriyor.

Düşündüğünü görünür hale getirmek adına özgün, takdirlik bir emek ortaya koyan Collishaw, bu uğurda Sonuna Dek yerleştirmesinde izlendiği gibi, acı bir olasılık (ve ötesi) olarak günümüz dünyasının ölümlülüğünün altını, 1910-1981 arası yaşamış çağdaş ABD’li besteci Samuel Barber’a ait 20. yüzyılın sembolik olduğu kadar popüler hale gelmiş Amerikan bestesi Yaylılar için Adagio ile çiziyor. Sanat tarihinde, yedinci sanatta Oliver Stone’un 1987 Vietnam ağıtı Platoon ile, David Lynch uyarlaması Fil Adam’da da başvurulmuş sergideki bu duygusal kaygı, Borusan Contemporary’de aynı çatı altında izlediğimiz Melez Gücü videosu sayesinde dramatik bir seçki ile daha bir pekişiyor.

Kendine kavramsal ve biçimsel çıkış noktası olarak Haeckel’ın Doğanın Sanatsal Biçimi (1899) ile, aynı dönemde işlediği Derin Deniz Canlıları gibi başyapıtlarını aldığını hissettiren Collishaw, izleyeni mümkün mertebe organik, mükemmel, güzel ve dönüşüme açık olanla baş başa bırakıyor.
Sanatçının, “insan doğasına aykırı insan malı soru işaretleri” misali ortaya koyduğu bu her daim eşikteki, tekinsiz “uygarlık” seviyesi, yaklaşan gelecekteki “insan malı” tehlikeli soru işaretleri arttıkça, eserleri başına üşüşen bizleri ölümsüzlüğünden daha da kuşkuya düşürüyor.

 

YAZAR HAKKINDA
Evrim Altuğ
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema - Televizyon Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Bölümü’nde (burslu olarak) bir süre eğitim aldı; aynı üniversitede Tasarım Kültürü ve Yönetimi Sertifika Programı’na katıldı. 2003’te yeniden faaliyete açılan Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Birliği - AICA Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Derneğin Türkiye biriminde iki dönem boyunca başkanlık görevini üstlenen ve halen yönetim kurulu üyesi olan Altuğ,  halen Art Unlimited, Gazete Duvar, Hürriyet Kitap-Sanat ve Arkas News gibi basılı ve dijital mecralarda kültür - sanat gazeteciliğini sürdürüyor. Açık Radyo'da Yolgeçen programına Rahmi Öğdül ile devam eden, SAHA derneğinin konuk yazar programına 2019’da seçilen Altuğ, yine Açık Radyo’da, İlksen Mavituna editörlüğündeki Açık Dergi kapsamında da kültür - sanat gazeteciliğini sürdürüyor.  Altuğ ayrıca, son dönemde de Zilberman Galeri'nin Istanbul direktörlüğünü üstlenmiş bulunuyor.

Sayfayı Paylaş