“Akışkan Bedenler”, bilgi Çağı’nın tehlikelerini ve potansiyellerini derinden rahatsız eden bir sergi. Serginin temelini göç, hareketlilik ve hareket oluşturur. Universal Everything’in sekiz video yerleştirmesi hem cazip hem de izleyiciyi esir ediyor; işler rahatsız edici ve sarsıcı olmakla birlikte günümüzün birçok sorununa dair bir şeyler söylüyorlar. Kentleşme, sürü psikolojisi ve yapay zekânın varoluşsal sonuçları bunlardan birkaçı.
Sergideki işler, kavramsal olarak yüklü olsalar da, hepsi aldatıcı derecede basit fikirler üzerine kurulu. Bir CGI ustası, dans hareketlerini bilgi için aç bir makineye öğretir. Bir şehir, asker gibi yürürken metamorfozlarını açığa çıkarır. Karınca benzeri kitleler her yöne göç eder, bazen büyük çatışmalar yaşarlar. Mükemmel işlenmiş, sürükleyici animasyonlar transandantal bir özelliğe sahip. Muhafız rolünün insanın doğayla olan ilişkilerinde yer değiştireceğini önceden haber verirken kontrol, egemen olma ve boyun eğdirme kapasitemizin azalacağını ön görüyorlar.
Geçmişte, sürtüşmesiz, akışkan hareketler sadece doğanın ve canlı varlıkların, nehirlerin ve kadınların, şelalelerin ve erkeklerin, volkanların ve hayvanların sahip olduğu ayrıcalıktı. İnsanlar, makinelerin kimliklerini ani hareketleriyle belli edeceklerine inanıyordu. “Akışkan Bedenler” artık durumun böyle olmayabileceğini gösteriyor.
1980'lerin ortalarında, Hollandalı yönetmen Paul Verhoeven, suçu ortadan kaldıran bir siborg hakkındaki hikayenin filmini çekmeye başladığında hareket konusunda bir meydan okumayla karşı karşıya kaldı. Hikayede, Detroitli azılı bir suçlu tarafından katledilen polis Alex Murphy, siborg biçiminde, İsa gibi yeniden dirilir. Gerçek hayatta RoboCop'u taklit etmek zorunda olan aktör Peter Weller, siborg gibi yürümenin düşündüğünden çok daha zor olduğunu fark etti. Aktör, yirmi yedi günden fazla, her sabah protez takarak pratik yaptı; oyuncu, her seferinde altı buçuk saat boyunca protez bacağı kullandı. Fakat Weller, bir robot gibi hareket edemiyordu.
Universal Everything, Makine Öğrenişi ve Akıllı Malzeme, 2018
RoboCop (1987), Verhoeven’in Hollywood’da yaptığı ilk filmdi ve robotik hareket taklit edilemediği için setin durma noktasına geldiğini gördüğünde oyuncuya bir robot gibi nasıl hareket edeceğini öğretmek için mim ustası Moni Yakim'i görevlendirdi. “Burada yapmak istediğimiz, bence, sonunda bir staccato ile akışkan bir hareket, bu yüzden tereyağı gibi olacaksın, ama sonra hareketin sonunda büyük, sert bir tanımlayıcı unsur olacak” dedi Yakim Weller’a. Mim ustası, birkaç gün içinde, yürüyüş problemini çözdü ve prodüksiyon böylece devam edebildi.
Makine Öğrenişi’nde (2018), koreograf Dwayne-Antony Simms RoboCop’ta yapılanın tam tersini dener. Öğrencisi olan robot, hareketlerini taklit eder ve vücudunu dengelemeyi, ayarlamayı öğrenir; böylece ters bir tür öğrenme ortaya çıkar. Yakim'in akışkan hareketinin sonunda bir staccato ekleme talimatının aksine, robotun hareketlerinin akışında herhangi bir kesinti olmaması gerekmektedir.
Universal Everything, Makine Öğrenişi, 2018
Universal Everything’in Yürüyen Şehri’nde (2014) bu fikir bir adım öteye götürülerek şehirleşmenin görselleştirilmesi için durmadan devam eden bir hareket döngüsü kullanılır. Animasyonun yürüyen figürü, tıpkı İtalyan şair ve sanat kuramcısı Filippo Tommaso Marinetti'nin 1919'da Faşist Manifestosu'nda savunduğu gibi yıkım yaratır. Figürün ilerleme biçimi, Mao Zedong'un 1934’teki Long March'ının kendine güvenini taşır. Soylulaştırma, faşizm ve komünizmi savunanlar, ilerlemenin daha büyük iyiliğine işaret ederek hareketlerinin getirdiği yıkımı meşrulaştırmışlardır. Fakat harekete geçtiğinde, Yürüyen Şehir durdurulamaz.
Universal Everything, Yürüyen Şehir, 2014
Siyasetçiler ve eylemciler bazen fikirlerinin geçerliliğini savunurken, mevcut sosyal hareketlerin niteliklerini de tanımlarlar. Sosyal medyada, #MeToo veya #BlackLivesMatter gibi ilerici sosyal hareketler ancak tekil bir kişiye ya da nedene, belirli bir istismarcıya ya da nefret politikasına yoğunlaşmayı başarabildikleri için değişime yol açabilirler. Kabileler, 2018, hem caddede hem de dijital şehir meydanında, kitlesel zihniyetin koreografiye tabi yapısına girer. Animasyon, kitlelerin gücünü izlemenin yüce deneyimini yeniden üreten davranış kalıplarını ortaya çıkarır. “Kalabalıklar”, “çeteler”, “hareketler” veya “milletler”in hepsi tuhaf ve farklı olanı ezme gücüne sahiptir; ama bunu her zaman doğru niyetlerle yapmazlar.
Kabileler, izleyicilere sosyal ilişkilerde dikkatli olmanın önemini hatırlatır. Küçücük gözüken bireyler ortak hedefleri paylaşabilir, ancak onların yürüyüşlerinin gücü, bazı durumlarda istenmeyen sonuçlara da neden olabilir. Büyük ve küçük, hareketli kitleler bizim mekânlarımız üzerinde egemenlik kurar ve hayatlarımız üzerinde artan bir güç kazanırlar.
Universal Everything, Kabileler, 2018
Ancak dijital izlenimler kitlelerin iradesini doğru bir şekilde temsil ettiklerini düşündüğümüz zaman aldatıcı olabilirler. Yüce İnananlar II, 2018, popülizm inancımızın uçsuz bucaksızmış gibi gözüken doğasının geçiciliğini göstermektedir. Yine, ilerlemenin fikirlerini temsil eden bir hareket gösterir, ancak burada hareketin kendisinde ilerleme imkansız gibi gözükür. Basamaklı parçacıklar, kelimenin tam anlamıyla, büyük hareketlerin gerçekte ulaşılamazlığını açığa çıkarırlar. Bir anlaşmazlık, herhangi bir noktada herhangi bir hareketi parçalayabilir ve kişiselleştirebilir.
“Geri kalmışlık” ve karanlıktan “ilerleme” ve ışığa doğru hareket, Aydınlanma’nın merkezinde olan bir fikirdir; dini mitolojiler de bu fikri ön plana çıkar. Portre II, 2018, bir iPad'e benzeyen bir dijital tuval üzerinde (boyut olarak çok daha büyük olmasına rağmen) bulunmakta ve din, Aydınlanma ve dijital çağın mitolojileri arasındaki devamlılıklara işaret etmektedir. Animasyonun zarifçe artan fırça darbeleri, güçlü bir chiaroscuro'yu andırır ve el hareketinin belirli bir sanat biçimi için ne kadar önemli olduğunu hatırlatır. Fırça darbeleri zahmetsizce iner, esrarengiz bir hassasiyetle gerçekleşir - tüm izler sonunda yok olur. Fırça darbeleri sürekli olarak insan biçimini dönüştürerek akışkan bir şekilde çizer ve özgünlük, yazarlık ve Rembrandt gibi büyük bir ustanın bugün dijital fırça darbeleriyle kendini gösterip gösteremeyeceği hakkında sorular sorar. Yaşayan portre, birçok farklı katmanıyla çeşitli okumaları davet eder ve müellifini de gizlemeyi başarır. Kullanıcı kimlik doğrulaması için parmak izlerinin kullanıldığı bir çağda, “yazarın ölümü” bir kez daha dokunmatik ekranda gerçekleşir.
Bilgisayarda üretilen animasyonların, bu tür bir netlikle hareketi yeniden üretebiliyor olması tedirgin edici.Universal Everything, insan egemenliğinin tam tersinin de iyi bir haber olmayabileceğine işaret ediyor. Ancak bu animasyonlar bizi yapay genel zekânın artan varoluşsal riskine hazırlıyor ve hayatta kalmamız için faydalı olabilecek verileri içeriyor. “Akışkan Bedenler”in ziyaretçileri olarak bizler, gözlemci ve yorumcu konumumuzu koruyoruz; sanat mekânına ustaca yerleştirilmiş, görünmez, sessiz ve muazzam bir güçle çalışan bilgisayar sistemleri tarafından izlendiğimizin de farkındayız.
*CGI: Computer Generated Image [Bilgisayar üretimli imgeleme]
Universal Everything, Yüce İnananlar II, 2018
YAZAR HAKKINDA
The New York Review of Books'a yazan Kaya Genç, Publishers Weekly'nin 'hem araştırmacı hem edebi gazeteciliği en iyi şekilde yansıtan büyüleyici ve bilgilendirici bir derleme' olarak nitelediği Under the Shadow (I.B. Tauris) adlı kitabın yazarı. The Economist, Under the Shadow'un 'dengeli' bir üsluba sahip olduğunu söylerken Kaya'yı da 'dinlenmesi gereken bir ses' olarak tanımladı. The Atlantic dergisi, Kaya’nın çalışmalarını '2014’teki en iyi gazetecilik' çalışmalarına dahil etti. Yazıları The New York Times, The Nation, Paris Review, Times Edebiyat eki ve London Review of Books dergilerinde yayınlandı. Kaya İngiliz Edebiyatı üzerine doktorasını aldı. Artforum için eleştiri yazıları yazıyor. Royal Anthropological Institute de dahil olmak üzere farklı yerlerde konuşmalar yaptı; WNYC'deki Midday ve BBC'nin Start the Week programlarında dahil olmak üzere önemli programlarda canlı yayına katıldı.