14 Eylül 2019 - 13 Eylül 2020 tarihleri arasında Borusan Contemporary, Bill Viola’nın İstanbul’daki ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapacak.
DENİZ CAN
denizdcan@me.com
Kathleen Forde’un küratörlüğünü yaptığı sergide, sanatçının çalışmalarının farklı dönemlerinden on eser gösterilecek. Bill Viola’nın sanatsal pratiğiyle ilgili, Kira Perov sanatçının nasıl çalıştığı, motivasyonları ve yaratıcı süreci hakkında en fazla bilgi sahibi olan kişi belki de. Bill Viola Stüdyo’nun başında olan Perov, Viola’ya yaratıcı kılavuzluk yapıyor, çalışmalarının yapımcılığını üstleniyor ve aynı zamanda sanatçının eşi. Perov, Viola’nın dünyanın farklı yerlerinde yaptığı sergilerin küratörlüğünü, organizasyonunu ve koordinatörlüğünü de üstleniyor.
Deniz Can: Borusan Contemporary’de sanatçının en son sergisi olan Bill Viola: Geçici’de neler olacağını bize anlatabilir misiniz? Ne göreceğiz, ne deneyimleyeceğiz?
Kira Perov: Borusan Contemporary'de bir araya getirilen on eser farklı mecraları kullanıyor. Ziyaretçi, yatay, dikey modda veya yan yana, diptik olarak görüntülenen küçük veya orta büyüklükteki düz panel ekranlarda sesli ve daha samimi işlerle birlikte büyük projeksiyonlar da deneyimleyecek. Sadece dört eserin sesi yok, bu nedenle izleyici, deneyimin içine nüfuz ettiğini hissedecektir. İnsanları çeşitli durumlarda ve duygularda, su altında asılı veya çölde uzun mesafelerde seyahat ederken ya da görünmeyen bir düşmanla savaşırken veya ortak bir keder paylaşan veya yaşam ile ölüm arasında geçiş yapar halde görecekler.
DC: Viola ile birlikte dünyanın her yerinde çok sayıda sergi düzenlediniz. Elbette bu sergilerde, evrensel insan deneyimleri - doğum, ölüm, bilinç gibi - tekrarlayan temalar ve unsurlar var. Bu sergi ile önceki sergiler arasında bir bağlantı var mı?
KP: Bill’in tüm çalışmaları, doğa ile olan karmaşık ilişkimizi inceleyerek insanlığın öz koşullarına referansta bulunur. Yani her sergide üzerine düşünmek için oldukça yoğun bir malzeme var. Hareketli görüntü işlerinde özellikle yavaş bir izleme tecrübesinin izleyicilere zaman hediye ettiğini söylüyoruz; böylece basit nesneleri, yavaşça gelişen olayları gözlemleyerek, fikirlerin değişimini izleyebiliyorlar ve algılamalar anlayışlara dönüşüyor.
DC: Geçmişte, çağdaş sanat alanlarının yanı sıra kiliselerde ve katedrallerde eserler gösterdiniz. Farklı yerler, eserlerin algılanmasına nasıl bir katkıda bulunuyor?
KP: Düzenlenen her sergi, mekanların mimarisinin çalışılmasını gerektirir ve sergiler her türlü durum göz önünde bulundurularak yaratılır. Yani her sergi o kurum için eşsiz. O zaman eserler espaslara cevap verebilir ve eserlerle espaslar değişir. Belli bir rezonans hissedilir ve ardından kurulumun başarılı olduğunu bilirsiniz. İstanbul’da ayrıca yapılan her şeyi etkileyen, yoğun bir tarih var.
DC: Viola, insan durumunun gizemleri hakkındaki araştırmaları 40 yılı aşkın bir süredir yürütmekte. Bu kırk yıl boyunca teknolojik gelişmelerin eserlerin yaratılmasında nasıl bir etkisi oldu?
KP: Bill çocukluğunu televizyonla geçirdiğini söyler. Hareketli görüntü doğrudan her evde yayınlanırken büyümüş. Ne kadar güçlü bir araç! Keşke sanatçılar da bu aracı kullanabilseydi. Bunu bir süre yaptılar ve sanatçıların işlerinden oluşan programlar geç saatlerde yayınlanıyordu. Şimdi elbette, hareketli görüntünün kullanımı kolay ve her yerde. Video teknolojisindeki her yeni buluş, ister kayıt, ister oynatım, ister sunum (ister projeksiyonlar ve düz ekranlar) Bill’in paletinde yeni bir araç haline geldi ve çalışmalar bu gelişmeleri takip etti. Ancak bazen teknolojilerin Bill’in fikirlerine yetişmesini beklemek zorunda kaldık. Bu sergide eserler 1979'dan 2015'e kadar bir süreçten seçildi, böylece izleyici eserlerin kalite ve sunumundaki farklılıkları görebilecek.
DC: Suyun akışkanlığıyla videolardaki zamanın akışkanlığı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyor musunuz? Ve bu özellik mecrayı mesela desenle karşılaştırdığımızda içerik için daha uygun kılıyor mu?
KP: Hareketli görüntü (video) elektrikle desteklenir ve beynimiz de elektrik kullanır. Su için kullandığımız kelimeleri elektrik için de kullanırız: akış, akışkan, akım. Bununla birlikte, bir deseni tanımlamak için de aynı kelimeleri kullanabiliriz: akışkan çizgi, çizginin nasıl aktığı, vb. Gerçekten de bir sanat eserinin sunduğu bilgiyi nasıl algıladığınızla ilgilidir. Bir desenin önünde durabilir (diyelim ki, bir Leonardo veya Michelangelo deseni) ve uzun bir süre boyunca ona bakabilir ve ortaya çıkan “anlatıya” hayran kalmaya devam edersiniz.
Bill Viola, Chott el-Djerid (Işık ve Isıyla Portre), 1979.
© Bill Viola Stüdyo izniyle.
DC: Bir röportajında Viola, 30 yaşına kadar altı yaşındayken neredeyse boğulduğu bir deneyimi unutmuş olduğunu aktarmış. Özellikle Batı toplumlarında ölüm fikrinden, yüzleşmek zorunda olduğumuz noktaya kadar çıkma eğilimindeyiz. Viola’nın eserleri bu konuyla nasıl başa çıkıyor?
KP: Küçük bir çocukken yaşadığı bu deneyimde, Bill ölümü düşünmüyordu, o yaşta ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece suyun altındaki güzel dünyadan etkilendiğini hatırlıyor. Su ile bilinçli bir şekilde çalışmaya başlamamış, ancak bu mecra onun ana malzemesi haline geldi. Sadece ölümü ve boğulmayı değil, arınmayı, temizliği, vaftizi, gençleşmeyi ve dönüşümü ve hatta başkalaşımları temsil edebilen doğal dünyanın güçlü bir unsurudur. Borusan Contemporary sergisinde, suyun her seferinde farklı şekilde kullanıldığı altı eser var.
DC: Bill Viola çalışmalarında izleyiciyi “görünmez dünyalara” su altından, yüzeye ya da insanlığın genellikle nesne olduğu minik damlalara doğru götürür. Eserlerinde gördüğümüz bu değişen gerçekliklerin önemi nedir?
KP: Bill, hangi biçimde olursa olsun, yaşamın devamlılığına inanıyor. Su, yaşam için kritik bir unsurdur. Elbette su, yaşam ve ölüm arasındaki “boşluk” için bir metafor olabilir. Bill, İbn El Arabi'den (1165–1240) alıntı yapmaktan hoşlanıyor: “Öz, kıyıya sahip olmayan bir okyanus. Öze bakmanın, bu dünyada ve diğerinde hiçbir başlangıcı veya sonu yoktur. ”
DC: İstanbul'da sergilenecek eserlerin bazılarında maneviyat ve tasavvuf nasıl ortaya çıkıyor? Sizce Türkiyeli izleyici bu eserlerle nasıl ilişkilenecek?
KP: Uzun tarihi ve birçok dini kurum ve gelenekleri nedeniyle, İstanbul maneviyat ve tasavvufla doludur. Ayrıca, Bill’in çalışmalarında, bilgi arayanların, Mevlani Sufiler’in ve Dervişler’in aynı amaç için uzun mesafeler kat ettiği sıkça rehberlik etmeye gittiği çöllere de referanslar var. Ancak eserlerin kendisi basit eylemleri gösteriyor ve hiçbir dini yansıtmak için üretilmedi; konuşma dili kullanılmadığından herkesin erişimine açık.
DC: Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu içinde, çoğu eserde doğa çeşitli şekillerde yorumlanabilen baskın bir unsurdur. Bill Viola’nın eserlerinde doğa nasıl görünüyor?
KP: Bill'in birçok çalışma tarzı var. Başlarda, video teknolojisinin sınırlarını öğrenmek için kendi vücuduyla ve etrafındakilerle ilgili deneyler yaptı. Bu işler, sahne koşullarının kontrollü ortamlarında gösterildi. 1978’de Avustralya’dan New York’a geldiğimde, yöntemleri değişiyordu ve sahnelenen eylem kayıtlarından görüntülerin toplanmasına, doğada, daha az kontrolün olduğu yerlerde çalışmaya başladık ve Bill bundan çok keyif aldı. Doğada her zaman beklenmeyen bir şey oluyor, bunlar kayıda geçiyor. Bu yüzden dünyanın çeşitli yerlerinde ve çeşitli doğal durumlarda çalışmalar yaptık. Seattle yakınlarında, günün ve havadaki değişiklikleri kaydetmek için bir hafta boyunca Rainier Dağı'nda kaldık; Kanada'da ilkbahar çözülmesinde çok şiddetli bir şelaleyi görüntüledik, Saskatchewan'da kış kar fırtınası sırasında kırları çektik ve Chott el-Djerid (Işık ve Isıda Bir Portre) için Tunus'ta gözün göremediği gösteren telefoto lenslerle, kuru tuzlu gölde uzaktaki serapları, çöldeki sahneleri kaydettik.
Bill Viola
Bill Viola 1951’de New York’ta doğdu ve 1973’te Syracuse Üniversitesi’nden mezun oldu. Video sanatının öncülerinden biri olan sanatçı yerleştirme, film ve ses ortamları, düz ekran video işleri üretmektedir; son kırk yılda konser, opera ve kutsal mekanlar için de işler üretmiştir. Viola 1995’te ABD’yi Venedik Bienali’nde temsil etti. Önemli solo sergileri arasında: Bill Viola: A 25-Year Survey, The Whitney Museum of American Art (1997); The Passions, J. Paul Getty Museum (2003); Bill Viola – Visions, ARoS, Aarhus (2005); Hatsu-Yume (First Dream), Mori Art Museum, Tokyo (2006); Bill Viola, visioni interiori, Palazzo delle Esposizioni (2008); Bill Viola, Grand Palais, Paris (2014); Bill Viola. Electronic Renaissance, Palazzo Strozzi, Floransa; Bill Viola. Installations, Deichtorhallen, Hamburg; Bill Viola. Retrospective, Guggenheim Bilbao; ve Bill Viola: Selected Work 1977-2014, Redtory Museum of Contemporary Art, Guangzhou, Çin (hepsi 2017) ); Bill Viola: Visions of Time, SESC (Social Service of Commerce), São Paulo, Brazil (2018); ve Bill Viola / Michelangelo: Life, Death, Rebirth at the Royal Academy of Arts, Londra (2019) sayılabilir.
Viola 2004’te Peter Sellars’ın Wagner’in Tristan und Isolde’a getirdiği yeni yorum bağlamında dört saatlik bir video üretti; ABD, Kanada, Avrupa ve Japonya birçok kez performanslar gerçekleşti. Viola XXI Katalonya Uluslararası Ödülü (2009), Japon Sanat Derneği’nden Praemium Imperiale’in de dahil olduğu birçok ödül aldı. 2017’de Londra’daki Royal Academy’e onur üyesi olarak seçildi.
Kira Perov
Kira Perov, Bill Viola Studio’nun yöneticisi. 1979'dan beri Bill Viola ile yakınen çalıştı, video çalışmalarının ve kurulumlarının yapımında yaratıcı bir şekilde rehberlik etti ve destek verdi. Tüm Bill Viola yayınlarını, dünya çapındaki sergilerini düzenler ve koordine eder. Kira Perov, lisans derecesini 1973 yılında Avustralya Melbourne Üniversitesi'nden dil ve edebiyat dalında kazandı.
YAZAR HAKKINDA
Deniz Can
İzmir’de 2011 yılında program koordinatörlüğünü üstlendiği KKSM ile sanat sektörüne dahil olan Deniz Can, burada yerel yönetimler, kültür kurumları ve üniversitelerin desteğiyle aylık çıkardığı rotalar üzerindeki sergilerin anlatım eşliğinde gezildiği ilk Sanat Rotası etkinliklerini gerçekleştirdi. Etkinlik serisi, bugün kurucu ortağı olduğu deneyimsel sanat girişiminin tohumlarını attı. Sanat ve izleyici deneyimi odaklı çalışmalarını İstanbul, İzmir ve yurt dışında sürdüren Can, İzmir’de kuruma bağlı edindiği küratörlük tecrübesini bağımsız olarak sürdürmek üzere İstanbul’a yerleşti. Özel İzmir Amerikan Koleji, Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan Can, akademik yazım alışkanlığını profesyonel olarak sürdürmektedir.