GEÇİCİ SERGİ
KÜRATÖR: KATHLEEN FORDE
Bill Viola, kırk yılı aşkın süredir insan olmanın gizemlerini bu süreçte hızla gelişen teknolojiyi mecra olarak kullanarak inceliyor. Sergideki on işten dokuzunun üretildiği son yirmi yılda medya sanatları alanında bir öncü olarak öne çıkmanın ötesinde zamanımızın en önemli ve saygı duyulan sanatçılarından biri oldu. Geçici, Viola’nın İstanbul’daki ilk büyük çaplı sergisi.
Viola’nın muhteşem kompozisyonlarıyla büyüleyen işleri, sadece estetik üzerinden değerlendirmek gerekirse “sinematik” olarak tanımlanabilir. Her işe sinmiş olan büyük anlatının ipuçları bizi içine çekerken, doğum, ölüm, korku, arzu ya da gerçeklikle ilgili daha öğrenmediğimiz bir şeyi bize aktarma sözünü veriyor. İşlerin gizemli oldukları kesin; görsel netliklerinin zenginliği, insan ve insan olmanın ne demek olduğunun sorgulanması, çelişkilerle yüzleşilen tavır, bizim hikayeyi aramamıza yol açıyor.
Fakat bu işleri tüketmek o kadar da kolay değil. Klasik Budizm’deki bilmecelere, koanlara benziyorlar; çözümü olmayan, gündelik hayatımızla ilgili bilincimizi sorgulayan ve bu bilinci aşmaya bizi zorlayarak Budistler kadar sürrealistlerin de gerçekliğin görülebileceği bir hal olarak nitelediği yere götüren bilmeceler. Viola’nın “görünmez dünya” olarak tanımladığı, standart entelektüel düzenlerimizin yapay olduğunu fark ettiğimiz algı durumu tecrübe edebiliriz. Bağımsız bir benliğe sahip olan algımız, fiziksel dünyayı duyumsama tecrübemiz, zaman farkındalığımız (zamanın geçmesi, zamanın hızlanması ya da yavaşlaması, zamanın yeri ve hafızayı tanımlaması, geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki farklar) bu düzenlerin parçasıdır. Viola, bütün bunları algı olarak yeniden göz önünde bulundurmamızı talep ediyor.
On işte de var olan temalar var: İçine alma, dönüşüm, su ve hava gibi en basit elementlerle yüzleşme. Bu sonuncusu Viola’nın en güçlü motiflerinden. Yükseliş ve Sal gibi işlerinde insanların bu elementlerle mücadelesi ve onlar tarafından kontrol edilmesi, Madison ve Sharon’da suyun içinde olmanın cennetsi bir tecrübe olması, rüya haliyle ilişkilendirilmesi, sükuneti. Viola’nın çocukken az daha boğulmuş olduğu bilinse de sanatında otobiyografiyi görmek yerine bu tecrübeyi kendi nasıl yorumladığı üzerine düşünmek gerek; gerçekliği olduğu gibi, güzel ama geçici bir şekilde görmüş olması. Budistlere göre sorun -günümüzün sosyal medya doyumunu eleştirenlerin de katılacağı üzere- dikkat verememek, ana ait olamamaktır.
Sanatçının çok daha erken bir döneminde, 1979’da yapılmış olan Chott el-Djerid, algı sorunuyla uğraşır ve ileriki dönem işlerini birbirine bağlayacak olan bazı bağları kurmaya başlar. Işık ve Isıyla Portre olarak daha uzun bir isme sahip olan iş, çöl sanrısı fenomenini inceler. İşe ismini veren kuru Sahara Gölü, kış arazisinin neredeyse tamamen beyaz olmasını konu eder. Görüntüler dezoryantasyon yaratır.
Belki de eğer duyularımız güvenilir değilse dünyayı ya da kendimizi bu dünyanın içinde değerlendirmemizin mümkün olmadığıyla yüzleşiyoruzdur. Daha makul olan seçenekse Viola’nın işlerini tanımladığını söylediği ana edimle ilişkilenmeye bizi davet ettiğidir: “Etrafımdaki sıradan şeylere yoğunlaşarak bakmak.”
Metin
Metin
Tam: 250TL
İndirimli: 75TL
Grup: 200TL
Sadece Cumartesi-Pazar günleri
10:00 - 19:00
Son ziyaretçi kabul saati: 18:00